Türkiye'de aktif olarak siyasi fikir hareketi olarak faaliyetlerine davem Şahlanış Hareketi Derneği Muırat Altun'un Açıklamasına göre Eylül Ayından isim henüz netleşmesede Türkiye Şahlanış Parti adıyla içişleri bakanlığına kuruluş dilekcesi vermesi bekleniyor. Bugün Biz Geliyoruz Başlıklı Dernekten yapılan açıklamada Kuruluş mesajı verildiği görülüyor
Açıklamada ise ;
Tarih kesintisiz bir süreç. Toplumların bugününü ve geleceğini belirlemede olağanüstü önemli. Bir bölümünü alıp bir bölümünü atamaz, içinden seçeceğiniz birileriyle övünüp birilerini reddedemezsiniz. Türkiye’yi 18 yıldır yöneten iktidar ve temelindeki anlayış, yıllarca Tarihimizi Osmanlıdan ibaret gördü. O tarihten seçtiği birkaç şahsiyet üzerinden övündü. Günümüzde başarısız oldukça, tarihe sığındı. Oradan çıkardığı özel sahneler üzerinden filmler, diziler yaparak toplumun gözünü boyadı. Son yıllarda bunun yetmediğini görünce Şahlanış Hareketi’nin yıllardır üzerinde durduğu Köklü Devlet Geleneği’ne sahip çıkmaya başladı. Daha önce Osmanlı’dan ibaret gördüğü tarihimizi ta Hunlara kadar indirdi. Bir Selçuklu merakı başladı ki değmeyin gitsin. Ama eski ve derin bir hastalığı vardı: “Atatürk düşmanlığı” Bu hastalık yalnız yürekleri dumura uğratmıyor. Gözleri de kör eden bir hastalık. Bu yüzdendir ki yakın tarihimizin Gazi Paşa’ mızdan sonrasını inkâra yöneldi. Çanakkale Savaşlarında o yoktu. “Kurtuluş Savaşı diye bir savaş da olmadı. Olanını da Yunanlılar kazansaydı daha iyi olurdu.” diyenlerin peşine takıldı. Milli bayram günlerinde, iktidar çevrelerinde bu eski hastalığın yan etkileri kendini gösterdi. Değişik bahanelerle bu bayramları engellemeye, etkisizleştirmeye ve eski ortaklarının darbemsi kalkışmasını, onların yerine koymaya soyundular. Bu marazın son örneğini 2020 yılı 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde gördük. Salgının zirvede olduğu günlerde Ayasofya’ya 350.000 kişi toplamakla övünenler, 15 Temmuz kalkışmasının yıldönümünü kalabalık törenlerle kutlayanlar, Malazgirt’ten ok atarak Batı’ya selam gönderenler; 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine kısıtlanma getirdiler. Bu sayede Covid 19 viriüsünün de iktidar denetiminde görev yaptığını, onların talimatına göre bulaşıp bulaşmadığını da öğrenmiş olduk(!) Ege’de, Akdeniz’de denize döktüklerimiz, 99 yıl sonra, aynı yerlerde başımıza çorap örmeye çalışırken yaptılar bunu. 26 Ağustos’tan başlayan süreci en görkemli biçimde kutlamamız gerekirken yaptılar hem de… Bakınız hanımlar, beyler. Tarihimiz acısıyla, tatlısıyla bizimdir. Türkiye Cumhuriyeti Hunlardan başlayarak süren bir devlet geleneğinin meyvesidir. Onu gözümüz gibi korumak, medeniyetin her alanında zirvelere yükseltmek zorundayız. Bunu, milli bayramları bile ayrıştırarak; toplumun bir kesimini ötekileştirerek yapamayız. Yurdun her köşesi ŞEHİTLER TEPESİ doludur. Yurdu, kanı, canı, alın teriyle vatan yapan herkes başımızın tacıdır. Alpaslan’ı Fatih’i, Atatürk’ü birbirinden koparmak mümkün değildir. Arif Nihat Asya’nın bir şiiri vardır. “Bir Bayrak Rüzgâr Bek-liyor” Şöyle der şair: Şehitler tepesi boş değil. Biri var bekliyor. Ve bir bayrak dalgalanmak için Rüzgâr bekliyor.” Şehitlerimiz; yeni şehitler gelmesin, torunları refah ve huzur içinde yaşayabilsin diye Şehitler Tepesini bekledi, bekleyecek. Onların huzura riya maskesiyle gelecek, riyakâr nutuklar atacak ziyaretçilere zerre kadar ihtiyacı yok. O tepenin, bayrağını yeniden coşkuyla, onurla, gururla dalgalandıracak bir rüzgâra ihtiyacı var sadece. Bu rüzgâr, tarihten hız, ibret alsa da asla eski bir rüzgâr değil. Eski rüzgârlardan herhangi birinin uzantısı değil. Bu rüzgâr eski rüzgârlarından kopup yalnız başına esmeye çalışan kopya rüzgârlardan değil. Bu rüzgâr Şahlanış Hareketi’dir. Tarihimizden, özümüzden, vatanımızın kutlu toprağından, milletimizin vefalı bağrından doğan ve beslenen Şahlanış Hareketidir. ŞAHLANIŞ HAREKETİ, Ülkemizde varlığı çok açık biçimde hissedilen muhalefet boşluğu, vatan sathında gördüğü büyük teveccühle, partileşme sürecinde son aşamaya geldi. Nefes almak için rüzâr bekleyen göğüs; dalgalanmak için rüzgâr bekleyen bayrak müsterih olsun.
denildi |